9 Nisan 2009 Perşembe

Romantik



Ömer ve Gökhan yakın iki arkadaştır. İkisi de aynı kızı severler… Ağzından tek bir kelime bile çıkmayan, dilsiz sandıkları Yasemin adlı bir kızı… Ömer istemeden bir cinayet olayına karışıp kaçmak zorunda kalır. En yakın arkadaşı olan onun mektuplarını Yasemin’e ulaştırmaz ve genç kızla beraber olur. Yıllar sonra Ömer döndüğünde… Romantik böyle bir film değil. Romantik bizi şaşırtan, bambaşka bir film. Öykümüzün kahramanı bir kızla tanışır. Onun sevdiği kızla birlikte mutlu olmasını isterken, ikisini ayıran kötü adamdan nefret ederiz. İşte bu noktada sinema tarihi için tuhaf bir durum gerçekleşir: Kahramanımızın peşini bırakıp kötü adamımızın öyküsünde alışılmadık bir yolculuğa çıkarız. Ve artık kötü adam kahramanımızdır. Seyirci olarak kime inanacağımızı şaşırırız. Aklımıza takılan soru şudur. Ya hep inandığımız şey gerçek değilse?
Şaşırtıcı virajlarla ilerleyen, insanı bir şeye inandırıp, sonra ondan şüpheye düşüren Romantik, aykırı, tuhaf, beklenmedik ve bütün bildiklerimizi reddeden bir finale ulaşır. Kötü adamla iyi adamın birbirine karıştığı film bütün inançlarımızı boşa çıkarır ve şu cümle ile sona erer : "İnanç perdesi ne kadar kalınsa akıl güneşi o kadar geç doğar"

0 yorum:

Son Yorumlar



Gizlilik Bildirimi - Privacy Policy