Nehirde bir teknede yapılacak olan poker turnuvasına katılacak olan Maverick (Mel Gibson), yarışmaya katılmak için gerekli olan parayı tamamlamaya çalışırken usta hırsız Anabel (Jodie Foster) tarafından soyulur. Ancak Anabel bu sefer sert kayaya çarpmıştır. Çünkü Maverick Anabel'in peşini bırakmaz. Karşılıklı atışmalar ve ortak bir amaç için çalışmaları bilinçsiz olarak Anabel ve Bret Maverick'i yakınlaştırır...
Marc, ailesi ile babasının yaşadığı İspanya’daki bir kente taşınır ancak bir süre sonra, evde garip olaylar meydana gelir. Marc hastalanmış krizler geçirmeye başlamıştır. Kızı Regina ve erkek arkadaşı evin mimarını bulup bilgi edinmek isterler ancak sır büyükbabasında saklıdır. Regina doktor olan büyükbabasından yardım istemek için gittiğinde, büyükbabasının o evi 40 yıl evvel şeytani bir ayin için yaptırdığını öğrenir... Evin geçmişi çok ama çok karanlıktır...
Aradan dört hafta geçmiştir ve birinci bölümün sonunda beyaz atlı prensini nihayet bulduğunu düşünen müzmin bekarımız Bridget Jones, Mark Darcy’nin aslında onun hayal ettiği gibi biri olmadığının farkına varmaya başlamıştır. Üstelik “Sit Up Britain” isimli televizyon şovundaki haber spikerliği işi de umduğu gibi çıkmamıştır. Şu durumda yeni bir sevgili, yeni bir iş ve yeni hayaller aramaktan başka çare kalmamıştır...
Derek Zoolander, yakışıklı ve zeki bir modeldir, magazin dünyasını atlatarak üç yıl üst üste en iyi model seçilerek ününe ün katmıştır. Fakat yani yüzler aranmaya başlanmış ve en iyi modelliği moda dünyasına yeni adım atan Hansel’e kaptırmıştır.
Bu hayal kırıklığını kaldıramayan Derek, zeki olduğunu da ispat etmek ister. Ailesinin yanında iş bulmak ister fakat beceremez, mecburen yine eski hayatına döner fakat bu sefer sadece yakışıklığı ile değil aklı ile de kendini ispatlayabileceğini savunur.
Tüm malvarlığını kaybederek kalp krizinden ölen bir işadamının karısı(Gülse Birsel), mafya dünyasının bir temsilcisi (M.Ali Erbil), marjinal bir modacı(haluk Bilginer), baş manken(Gamze Özçelik), profesyonel bir soyguncu (Fatih Akın) ve bir magazin gazetecisinin yollarının bir gecede kesiştiği varsayımı üzerine kurulan film, Türkiye'nin son 5-6 yılının en önemli gündem maddeleri olan finans, medya, yeraltı ve magazin dünyasını konu alıyor.
Mafya babası Ekrem Uçar(M.Ali Erbil), hapisten çıkar. Ceren Serdar(Gamze Özçelik), Ekrem'in eski sevgilisidir ve onun dışarı çıkmasıyla birlikte paniğe kapılır. Modacı Seçkin Doruk(Haluk Bilginer), görkemli bir defile düzenler ve bu defilenin baş mankeni olan Ceren, defilenin finalinde podyuma girmek üzereyken eski sevgilisini görür ve bir anda ortalık karışır.
Etiketler: Yerli Filmler 0 yorum
Barry Watson (Teaching Mrs. Tingle), Rosenbaum (Sweet November) ve Harland Williams (Superstar) bu harika komedide biraraya geliyorlar. Okul yurdundan kovulan, kadınları küçük gören üç çapkın kafadar, kendilerini umutsuzca kalacak bedava bir yer ararken bulurlar. D.O.G. evi (Delta Omicron Gamma) tek çareleridir. Biraz makyaj ve kıyafetle kahramanlarımız artık düşman kampındadır. Şimdi yüksek topuklu ayakkabılarıyla caddelerde yürürken, geçmişte kadınlara yaptıkları aynı kötü muamelelere maruz kalmaktadırlar. Kahkahakarınıza engel olamayacağınız çok eğlenceli bir komediye hazır olun.
Güzeller güzeli Kleopatra ile kibirli Sezar, Mısır halkının büyüklüğü konusunda aynı düşünceleri paylaşmamaktadırlar. Kleopatra, Mısır halkının da Romalılar kadar önemli bir medeniyet olduğunda ısrar etse de, Sezar güzel kadının söylediklerine gülüp üzüm yemeye devam etmektedir. En sonunda bir iddiaya girerler!
Canını dişine takarak binalar dikmeyi, piramitler yapmayı görev bilmiş Mısır halkı üç ay içinde Sezar'ın ağzına layık bir saray yapacaktır. Kleopatra bunu yaptırmayı başarırsa, Sezar'da halkın önünde Mısırlıların ne büyük insanlar olduğunu açıklayacaktır.
Kleopatra'nın hırsı ve işbilir mimarların mühendislerin çabalarının bile bir ayda saray yapmaya yetmeyeceği anlaşılınca, uzakta bir köyde yaşayan Asterix, Oburix ve köyün büyücüsü Büyüfiks imdatlarına yetişir. Tabii bir de yeri geldiğinde, görevi sırtlanan minik köpek idefiks'i unutmamak lazım.
Will Eisner’in ‘The Spirit’ adlı çizgi romanından beyazperdeye uyarlanan ve Sincity, 300 ve Elektra’nın yazarı & Sincity üçlemesinin yönetmeni Frank Miller’ın yönettiği filmde Spirit isimli maskeli ve etrafı güzel kadınlarla dolu bir varlıktır. Spirit, Central City’yi korumak için polis ile beraber, şehirdeki suçlular ve The Octopus ile mücadeleye girişir.
Çocukluk arkadaşı olan genç Filistinli Khaled ve Said Tel Aviv’de gerçekleştirilecek bir saldırıda intihar bombacısı olarak görevlendirilirler. Aileleriyle, vedalaşmadan, son bir gece geçirdikten sonra, vücutlarına bağlı bombalarla sınıra götürülürler. Ama operasyon planlandığı gibi gitmez ve birbirlerinin izin kaybederler. Artık tek başlarına kaderleriyle yüzleşmeleri gerekmektedir. Nablus’ta çekilen film, umutsuz durumlarda yaşayan insanların sıradan günlerini derin bir içtenlikle anlatıyor. İşgale karşı çıkmanın yollarını arıyor ama can almaya asla göz yummuyor.
Birlikte geçen askerliğin ardından Levent, Gökhan ve Karlıdağ'ın yolları tekrar birleşir. İşinde aradığını bulamayan Levent, bir sitcom için senaryo çalışmalarına başlar ve Gökhan'ı da filminde oynatmak ister. Ancak, başlarını belaya sokarlar. Askerlik arkadaşları Karlıdağ'la karşılaşan iki arkadaş kendilerini yeraltı dünyasındaki bir hesaplaşmanın içinde bulurlar.
Etiketler: Yerli Filmler 0 yorum
Owen Matthews, en son okuduğu okulda kurallara karşı gelerek olay yarattığı için Westlake Prep'de eğitimine devam eder. Owen hemen, gayri resmi bir klüp olan ve güzel ve deneyimli Dodger ile hızlı konuşan ve hemen parlayan Tomun da üyesi olduğu yalancılar kulübüne katılır. Owen ve yeni arkadaşları Kurt adında, yakın zamanda bir cinayet işlemiş ve bunu tekrarlamayı planlayan bir katil yaratırlar ve bu söylentiyi tüm okula yayarak kampüsün bile sınırlarını aşmasını sağlarlar.
Gruptakilerin tanımlamasına göre Kurt kurban olarak, birbirini çok iyi tanıyan kişileri seçmeye eğilimli. Okulun gazetecilik öğretmeni Rich Walker (Jon Bon Jovi), grubu internette pusuda bekleyen vahşetlerden söz edince Owen uydurma hikayelerini sanal ortamda yayma konusunda cesaretlenir. Tanımlanan kurbanlar birdenbire ortadan kaybolmaya başlarlar. Owen, Dodger ve Tom yalanın nerede bitip doğrunun nerde başladığını artık kestiremezler. Biri ya da bir şey- oyuncuların kendilerini avlamaya başladığında, oyun korkutucu bir şekilde gerçeğe dönüşüyor.
Yay Kore açıklarında bir gemide yaşlı bir adam ve bir kızın hikayesi. Yaşlı adam 7 yaşından beri baktığı kızın reşit olmasını beklemektedir. Kız 18 yaşına girdiğinde onunla evlenmeyi düşlemektedir. Denizin açıklarında karaya hiç çıkmadan yaşayan ikili geçimlerini açıkta balık tutmak isteyen misafirlerden sağlamaktadırlar. Yaşlı adam ve genç kız bu misafirlere kendi yöntemleriyle fal da bakarlar. Yaşlı adamın yıllardır düşlediği düğüne bir kaç ay kala, balık tutmak için gelen genç bir misafirle kızın arasında bir yakınlaşma yaşanır. Yaşlı adam iki genç arasında yaşanan yakınlaşmayı bir tehdit olarak algılarken, genç kız hayatında ilk kez minik dünyasını sorgular ve dış dünyayı merak eder. Yaşlı adam iki genç arasındaki yakınlaşmaya engel olmaya çalışırsa da başarılı olamaz. Genç kız, bütün hayatını geçirdiği gemi ve yaşlı adamla, hiç bilmediği dünya ve genç arasında bir seçim yapmak zorunda kalır.
Kendisine ölümcül bir hastalık teşhisi konulan satış elemanı genç kadın( Queen Latifah), artık kaybedecek hiçbir şeyinin kalmadığını düşünür -öyle zanneder- bir Avrupa seyahatine çıkmaya karar verir. Seyahati boyunca ahlak dışı bir takım şeyler yaşamaya yaşar, ta ki kendisine konulan teşhisin yanlış olduğunu öğrenene kadar...
Wolf Creek - Kurt Kapanı” Avustralya’nın terk edilmiş bölgelerinde yaşanan gerçek olaylara dayanmaktadır. Olaylar, üç üniversite arkadaşı olan, Liz (Cassandra Magrath), Kristy (Kestie Morassi) ve Ben (Nathan Phillips)’in, tatil için Wolf Creek Ulusal Parkı’ndaki gizemli meteor kraterini görmek üzere parka gitmeleriyle başlar. Geri döndüklerinde arabalarının çalışmadığını görürler. Hiç kimsenin olmadığı bu dev, boş alanda çaresizce kendilerini kurtaracak birilerini beklerler. Hava kararmaya başladığında, oranın yerlisi olan bir adam (Mick) gençleri kamyonuyla kurtarır. Sabah olduğunda, Mick’in, arabalarını tamir etmek ve onların gitmelerine izin vermek gibi bir niyeti olmadığı gerçeği ortaya çıkar. Üç arkadaş bir kaçış yolu ararken, inanılmaz, vahşet dolu gerçekle yüz yüze gelirler.
Uzun soluklu bir gelin nedimeliği kariyerini sürdürmeye karar vermiş gibi duran Jane’in kendi mutlu sonu her ne kadar pek ufukta gözükmemekteyse de, gizliden gizliye aşık olduğu patronunun kalbi, kız kardeşi tarafından çalınınca, Jane de bu nedimelik kariyerinin bir yerlerinde hata yapmış olabileceğini düşünerek, herşeyi, tekrar gözden geçirir.
Jane her zaman için çevresindeki kişilere çok iyi davranan ve onların mutluluğunu önemseyen bir insan olmuştur. Ama bu özenin küçük bir kısmını bile kendine göstermemektedir. Bütün yaşamı insanları mutlu edebilmek üzerine kurulu olan Jane, gardrobunda duran yirmiyedi tane nedime elbisesi ile bunu kolayca kanıtlayabilecek durumdadır. Önemli akşamlardan birinde Jane, Manhattan ve Brooklyn arasındaki farklı düğün organizasyonları arasında mekik dokuyup nedimelik kariyerini yüzünün akıyla kotarırken, bu düğün bağımlısının yeteneği gazetesinde gelinler hakkında yazı yazan gazeteci Kevin’ın gözüne takılır.
Jane, Kevin’ın kuşkucu mantığının kendisinin değer verdiği hemen hemen her şeyin (yani düğünlerin) mantığının karşısında olduğunu farkeder. Jane’in bir zamanlar mükemmelen düzenlenmiş hayatını daha da karmaşıklaştıracak bir adım, kendi kız kardeşi Tess (Malin Akerman) tarafından atılır. Tess, Jane’in patronu olan George’un kalbini anında çalar. Tess, her zaman yardımsever olan ablasına planlanması gereken bir düğün daha çıkartır: Kendisi ve George’un düğünü. Fakat Jane’in George’a karşı olan duyguları onu sarsıcı aydınlanmalara ve belki de yeni bir hayatın başlangıcına sebep olacaktır.
Komser (Kadir İnanır) karakolunu tiyatro stüdyosuna çevirip, kanser kızının(Pelin Batu) tiyatro tutkusunu gerçekleştirebilmek için gözaltındaki tutuklulara 'Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler' i oynatır. Bununla yetinmeyip karakolun bahçesine 'Vatansever Şekspir' anıtını diken Komser, kızını çok istediği yarışmaya katabilmek için bir savcıya silah çeker.
Etiketler: Yerli Filmler 0 yorum
Margot kız kardeşinin evlendiğini öğrenince düğününe gitmek üzere oğlu ile birlikte yola çıkar. İki kardeş bir süredir görüşmemektedir ve aralarında çözülmemiş problemler vardır. Margot ve Pauline düğün için haftasonu bir araya geldiklerinde bu sorunlar tekrar gündeme gelecek ve bilinmeyen aile sırları deşifre olacaktır.
İstanbul'a babaları tarafından okumaları için gönderilen 3 kardeş, okullarını ihmal ederler. Kardeşlerden biri kumar oynar, biri siyasi olaylara karışır, diğeri ise çapkınlık peşinde koşar.
Ferit, kızlarla gününü gün ederken aynı anda birkaç sevgiliyi idare etmektedir. Bir gün, bir mağazada tezgahtarlık yapan bir kızla tanışır ve onu da tavlamak ister. Ancak, kız çetin cevizdir ve Ferit'in işi zordur. Ne yapıp, ne edip kızı ikna eden Ferit, eski sevgililerinin ortaya çıkmasıyla zorda kalır.
Kardeşlerin Bursa'daki ailesi de çocuklarının okumadığını öğrenince işler karışır.
Etiketler: Yerli Filmler 0 yorum
ABD'nin en prestijli üniversitelerinden birinde iyi bir kariyeri olan Coleman Silk seçkin bir profesördür. Bir temizlik işçisiyle olan evlilik dışı ilişkisi ortaya çıktığında, 50 yıldır en yakınlarından bile sakladığı bazı sırlar ortaya çıkarak hayatını alt üst etmek üzeredir.
Arkadaşlık ettiği yazar Nathan Zuckerman, Silk'in ilişkisi üzerine eğildiğinde tüm bu sırlar yavaş yavaş ortaya çıkmak durumunda kalır. Silk'in bilinenden çok daha farklı bir kişisel tarihi olduğu çarpıcı bir şekilde kendini belli eder.
Uzakdoğu sinemasının yükselen değeri Kim-Ki Duk'un yönettiği, bol ödüllü bu filmde, Avrupa'ya seyahat etme hayalleri kuran liseli iki genç kızın para bulmak için içine düştükleri durum anlatılıyor.
Jae Young, internet üzerinden ayarladıkları, erkeklerle birlikte olurken, Yeo-Jin de organizasyonun kusursuz işlemesini sağlar. Ancak Yeo-Jin bir gün büyük bir hata yapar ve polis baskınından kaçmaya çalışan Jae Young camdan atlayarak ağır yaralanır.
Genç kız hastanede ölünce Yeo-Jin onun yerini alarak erkeklerle birlikte olmaya başlar.Yeo-Jin’in dedektif olan babası kızının nasıl bir işin içinde olduğunu fark edince kızının müşterilerinden intikam almaya karar verir.
Yükselişi devam eden Uzakdoğu sinemasının yeni yeteneklerinden olan Kim-Ki Duk, Fedakar Kız’la 2004 Berlin Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülünü kazanmıştı.
Aşklarını yenileyen Gomez (Raul Julia) ve Morticia'nın (Anjelica Huston) erkek çocuklarının dünyaya gelişiyle Addams malikanesine yeni bir ses gelir. Fester'ın (Cristopher Lloyd) şehvet düşkünü dadı Debbie Jilinsky'nin (Joan Cusack) peşine düşmesiyle Wednesday (Christine Ricci) ve Pugsley (Jimmy Workman) onun aslında kara bir dul olduğunu ve Fester'ı da ölü koca koleksiyonuna eklemek istediğini keşfederler.
Avukat Lucy Kelson dünyayı kurtarmak istiyordu ama onun yerine yakışıklı ve çaresiz milyarder patronu George Wade için kravat seçiyor ve olması muhtemel kız arkadaşlarla görüşmeler yapıyordu. Peki Lucy bunun için mi Harvard'da hukuk okumuştu.
Yaşadıklarından sonunda bıkan Lucy patronuna bir ihbarname göndermeye karar verir. Fakat Wade'in Cupitin de yardımıyla başka planları vardır.
Clay (Christensen), geçirdiği açık kalp ameliyatı sırasında 'anestezik fakındalık' adı verilen durumu yaşamaktadır. Yani olup bitenin tamamen farkında olacak şekilde uyanıktır, operasyonu tüm acısıyla hissedebiliyordur ancak yine anestezinin etkisiyle vücudu hiçbir şeye tepki gösteremeyecek şekilde paralize olduğundan, ameliyat ekibinin bundan haberi yoktur.
Clay'in genç karısı Sam (Alba), ameliyat sırasında hayati kararlar vermek zorunda kalırken, Clay'de kendi zihni içinde tekinsiz bir yolculuğa çıkar.
İlk kez yönetmen koltuğuna oturan Joby Haroldun imzasını taşıyan bu gerçeküstü psikolojik gerilim; şimdiden Memento ve Sixth Sense ile karşılaştırılıyor.
Londralı Will, yakışıklı, zengin, sorumsuz bir adamdır. Kadınlarla tanışmak için güzel bir mekan olabileceğini düşündüğü, boşanmış anne-babaların katıldığı toplantılara gitmeye karar verir.
Kendisine çocuk sahibi ve boşanmış bir baba pozu takınan Will gittiği bu toplantılardan birinde Marcus adında, ana-babası boşanmış bir çocukla tanışır.Çocuk Will'i kendine yakın görür ve ikili arasında güzel bir arkadaş ilişkisi başlar.
Anna Scott, dünyanın en tanınmış film yıldızıdır. Bütün magazin dergilerine kapak olmuştur ve ne yapsa anında bütün dünya bundan haberdar olmaktadır.
William Thacker ise bir kitabevi sahibidir. İşi durgundur. Cehennemden çıkmış bir ev arkadaşı vardır. Ve boşandığından beri, bir aşk hayatı yoktur.
Her ikisi için de 'bir şey' ya da 'biri' eksik gibidir. Notting Hill'de bir yerde karşılaştıklarında Anna ve William'ın aklından geçen son şey aşktır.
Yüzü bandajlarla kaplı, siyah gözlükler takmış gizemli bir adam, İngiltere'nin küçük bir köyündeki bir hana yerleşir. Aslında bu kişi görünmez olmanın formülünü bulmuş ve kendi üzerinde denemiş bir bilim adamıdır. Ancak o artık Görünmez Adam'dır zira ilacın etkisi geri çevrilememektedir.
Esrarlı adam kaldığı han odasında gizlice deneyler yaparak bir çözüm arar. Ne var ki onu görünmez yapan ilaç aynı zamanda kurbanını yavaş yavaş delirtmektedir de. Bu durum Görünmez Adam'a korkunç suçlar işletecektir.
Etiketler: Bilim Kurgu, Korku 0 yorum
İlk olarak Cannes’da yarışma dışı bölümde izleyicilerle buluşan ve izleyenleri kahkahaya boğan “Kiss, Kiss, Bang, Bang”, ufak hırsızlıklarla geçinen Harry’nin kendini bir cinayet soruşturmasının ortasında buluvermesi çevresinde gelişiyor.
Bir tesadüf sonucunda dedektif rolü üstleneceği bir filmin oyuncu seçmeleri için Hollywood’a giden Harry, burada ‘Eşcinsel Perry’ diye tanınan gerçek bir dedektifle beraber alıştırmalar yapmaya başlar.
İşin içine lise aşkı Harmony de girince, işler bir anda karışır ve bu tuhaf üçlü, kendilerini gerçek bir cinayet esrarının ve kovalamacalarla dolu bir maceranın ortasında bulurlar...
david gale ölüm cezası karşıtlarının en önemli isimlerinden biridir ve idam cezasısının kaldırılması için büyük çaba sarf etmektedir .kendisi gibi idama karşı çıkan constance harraway adındaki bayan tecavüze uğramış ve vahşice öldürülmüştür ancak bu trajik olayın acı tarafı ise suç david`in üzerine kalmıştır. gazeteci elizabeth bloom ile çok özel bir röportaj yapmayı kabul eden david ona olayı açıkça anlatır.çok iyi bir haber yakaladığının farkında olan bloom onun anlattıklarını dinledikçe olayın başka boyutlarınıda öğrenir . bu adamın hayatı onun ellerindedir ve bu masum adamı kurtarmak için hemen harekete geçer david galenin idamına çok az zaman kalmışıtır ve çabaları vaktinde sonuç verip onu kurtarabilecekmidir...
Her kadın, diğerine bir zincirin halkaları gibi eklenirken, bir edebiyat eserinin gücü, hayatlarını karşı konulamaz şekilde değiştiriyor. Birinci kadın, Virginia Woolf, Londra’nın varoşlarında bir yandan depresyonla savaşırken, bir yandan da ilk romanı olan Mrs. Dalloway’i yazıyor.
Bundan 20 yıl kadar sonra, II. Dünya savaşının sonunda Los Angeles’ta yaşayan bir ev kadını olan Laura Brown, Mrs. Dalloway’i okuyor ve bunun içindeki devrimci ruhtan aldığı ilhamla yaşamında büyük bir değişiklik yapma kararı alıyor.
Ve günümüz New York’unda yaşayan, Woolf’un Mrs. Dalloway’inin modern bir versiyonunu olan Clarissa Vaugan, kendisiyle eski sevgilisi Richard için sonun ne olacağını tahmin etmeye çalışıyor. Üçünün hikayesi bir araya geliyor ve sonunda şaşırtıcı bir tanışma gerçekleşiyor.
Matt Sullivan'ın (Josh Hartnett) son ilişkisi bir felaketle sonuçlanmıştır ve Matt o günden beri acı çekmektedir.Ve sonra 'Lent' gelir: Yılın herkesin bir şeyleri bıraktığı dönemi.. Ve işte o gün, hayatında hiç bir şeyi bitirememiş olan bir adam Matt, daha önce hiç bir erkeğin denemediğini yapmaya karar verir.Onun bırakacağı şey sekstir. Ve ona benzer her tür şey. Dokunma, öpüşme, flört vs. Tam 40 gün boyunca Matt bunların hiçbirini yapmayacaktır.Başta her şey kontrolünde gibi gözükmektedir ama Erica'nın (Shannyn Sossamon) hayatına girmesiyle her şey değişir. Şimdi herkes Matt'in başladığı işi bitiremeyeceği üzerine bahse girerken Matt dayanmaya çalışmakta ve Erica'nın de bekleyeceğini ummaktadır.
Topper Harley, manastırda sıradan işler yaptığı sırada, görevliler tarafından bulunur. CIA, ondan Çöl Fırtınası harekatından sonra Irak'ta kalan rehineleri kurtarmak için gönderilen kurtarma ekibini ........onları da kurtarmak için gönderilen en son kurtarma ekibini Irak'tan kurtarmak için yapılacak olan bir kurtarma harekatını yönetmesini ister. Başkan Tug Benson da macerayı sevmektedir. Hot Shots, Rambo/Robocop/T2/Commando tarzı macera filmlerine espirili göndermeler yapıyor.
Laura Ash, büyük beceri ve cesaret gerektiren bir mücevher soygununu gerçekleştirdikten yedi yıl sonra yeni bir kimlikle Fransa'ya geri döner. Bu arada hayatını paparazzilik yaparak kazanan Nicolas herkes tarafından aranan Laura'nın fotoğrafını çekerek onun hayatını büyük bir riske atar. Ve bu fettan kadına duyduğu büyük merak Nicolas'ın ölümcül bir maceranın içine dalmasına yol açar.
Seksi bir genç kız olan Ivy (Drew Barrymore), yalnız ve ailesinde sorunları olan başka bir kız Sylvia'a (Sara Gilbert) yanaşıyor ve yavaş yavaş onun ailesinde zaten yok olan dengeyi daha da bozuyor. Karısı hasta olduğu için seksüel bir açlık duyan evin babasını ayartan Ivy, Sylvia'nın annesinin de ölümüne sebep oluyor.
Doug Wright'ın ödüllü tiyatro oyunundan beyazperdeye uyarlanan Quills, hayatının son 10 yılını hapis benzeri bir akıl hastanesinde geçiren Marquis De Sade'nin hikayesini anlatmakta. Sadizmin filozofu olan De Sade hastaneye kapatıldıktan sonra da her biri büyük tepki toplayacak yazılarını yazmayı sürdürür. De Sade'ın çekimine kapılan hastanenin çamaşırcısı genç Madeleine, De Sade'ın yazdığı metinleri gizlice hastane dışına dağıtmaktadır. Bu metinlerden biri olan Justine'I Napolyon okuyunca sinirlenir ve çok koyu bir muhafazakar olan Dr. Royer Collar'ı, de Sade'yi tedavi etmesi için hastaneye gönderir.
San Fransisco'da başına buyruk bir kızken hiç adını duymadığı bir ülkenin prensesi olduğunu öğrenen Mia'nın son macerasının ardından beş yıl geçmiştir. Alımlı bir genç kız olmayı öğrenmiş, koruyucu meleği rolündeki büyükannesiyle birlikte Genovia sarayında mutlu bir hayat sürerken tehlike çanları yeniden çalar.
Mia'nın acilen tahta geçmesi gerekmektedir zira tacı ele geçirmek isteyen başkaları da vardır. Üstelik işi hiç de kolay değildir çünkü Genovia kanunları taç giymeden önce evlenmesini mecbur tutmaktadır.
Avrupa'da Genovia adlı küçük bir ülke olduğunu biliyor muydunuz? Aslına bakarsanız, 15 yaşındaki San Franciscolu bir kız olan Mia dahil, pek çok kişi bu ülkenin varlığından habersiz. Ancak Mia'nın habersiz oluşu, özel bir durum yaratıyor: Çünkü, babasının yokluğunda annesi tarafından büyütülmüş bu genç hanım, gerçekte Genovia'nın prensesi.
Babasının beklenmedik ölümünü haber alan Mia, San Francisco'daki yaşamında tam bir çirkin ördek yavrusu: Paspal bir görünüşü var, çekici olmayı beceremiyor, buna karşın, pırıl pırıl bir zekası var. Yeni tanışacağı büyükannesine düşen, Mia'nın dışını da içi kadar güzel yapmak - çünkü prensesler herşeyleriyle zarif ve alımlı görünmeli. Yani postallara veda, topuklu ayakkabılara merhaba...
Tabii bu biraz zor olacak...
1 Ocak 1900. Virginian adındaki transatlantik, göçmenlerden oluşan kargosunu Amerika'ya taşırken, makinist Danny Boodmann (Bill Nunn)gemide terk edilmiş bir çocuk buluyor. Kaptanının öğüdünü dinlemeyerek çocuğu gizlice evlat edinip kendi başına büyütmeye karar veriyor. Novecento (Tim Roth) adı takılan çocuk, gemide büyüyor. Varlığı sıkı saklanmış bir sır Novecento; ta ki Danny bir gün bir kazada ölene kadar.
Nick bir yazılım firmasında pazarlamacı olarak çalışmaktadır.Mutlu bir şekilde giden ilişkisiye sahiptir.Kız arkadasının hamile olduğunu öğrendiği gün,kız arkadaşının ölmesiyle nick'in hayatı adeta alt üst olmuştur.Yaşadığı hayattan bir tad alamayan Nick, iş dünyasında da korkunç baş ağrıları ve bayılmalarından dolayı başarısızdır.Bir gün bir fotograflara bakarak herşeyi değiştirebileceğini anlıyan Nick'in hayatı o andan itibaren çok değişicektir...
Etiketler: Bilim Kurgu, Dram, Gerilim, Psikolojik 0 yorum
Nezaket Hanim ve kocası,hep erkek çocuk olacak umuduyla 4 çocuk yaparlar. Ama hepsi de kiz olur. İsmet, Fikret, Nedret ve Hikmet kardeşler genc kızlık dönemlerindedir ve evlilik hayalleri kurmaktadırlar. İsmet'le Nedret, erkek arkadaşlarını babalarına zengin biriymiş gibi tanıtır. Ancak, onların maddi durumları pek de parlak degildir. Kızlarının mürüvvetini görmek isteyen Nezaket Hanım, evi ipotekleyerek kızlarının düğünü için borç alır. Bu arada Fikret'le, Vecihi arasında da büyük bir aşk yaşanmaktadır. Aile, parayı ödeyebilmek için sabun üretmeye çalışırlar. Ancak işler istedikleri gibi gitmez. Kısacası, beş kızı olan bir marangoz ustasının güldürüsünü neşeyle izleyeceksiniz.
Etiketler: Yerli Filmler 0 yorum
Zamanının en popüler Hollywood filmleriyle dalga geçen Hot Shots, Charlie Sheen ve Cary Elwes'in başrollerini paylaştığı seyrine doyum olmayan bir komedi. Top Gun, Gone With the Wind, 9 1/2 Weeks gibi filmlere yaptığı komik göndermelerle tam bir eğlencelik.Uçak pilotu Topper Harley (Sheen) babasının kötü şöhreti altında ezilirken, bir taraftan da rakibi Kent (Elwes) ile her konuda mücadele etmektedir. Tüm bunlar olurken çok tehlikeli bir görev de onları beklemektedir.
Kolej öğrencisi Kyun-woo(Tae-hyun Cha)bir akşam eve dönüşünde metroda çok güzel ama bir o kadar da sarhoş bir kıza(Ji-hyun Jun) rastlar. Kız metro hattının kenarında ayakta zor durmaktadır ve Kyun-woo onu trenin önüne düşmekten kurtarır. Bindikleri trende kız baygın düşmeden önce en son Kyun-woo'a laf attığı için yolcular onun kız arkadaşı olduğunu düşünürler. Yolcuların suçlayıcı bakışları üzerine Kyun-woo kızın sorumluluğunu almak ve onu bir motele kadar taşımak zorunda kalır.
'Bana lanet olası bir iyilik yap! Kapa çeneni, dinle ve öğren.
Sinema okulundan yeni mezun olan Guy'ı, gerçek Hollywood ile tanıştıran, stüdyo başkan yardımcısı ve iflah olmaz patronu Buddy Ackerman'ın sarf ettiği bu hoş geldin cümlesidir. Ve bu daha bir başlangıçtır.
'Banyomdaki paspas bile benim için senden daha değerli' gibi hakaretler ile havada uçuşan kağıt ağırlıklarının hedefi olan Guy, süregelenbir aşağılanmanın muhatabıdır. Ancak diğer yandan 'Şayet bir toplantıya sensiz başlayamıyorsa, gitmeye değer tek toplantı budur' gibi geçerli bir mantığı da içeren incelikleri de öğrenmeye başlar.
Tam her şey yukarı doğru bir ivme kazanmışken ve Guy nihayet biraz saygı göstermeye başladığını düşündüğü anda, paramparça olacağı bir yumruk yer.
Artık ödeşme vakti gelmiştir...
Jack Starks, Körfez Savaşı sırasından başından ağır yaralanmasına rağmen hayatta kalabilmiş eski bir askerdir. İyileşmesine rağmen sürekli hafıza problemleri yaşayan Jack, hiç akrabası da olmadığı için bu krizleri daha da ağır geçirmektedir. Son çare olarak doğduğu kasabaya, Vermont’a geri dönmeye karar verir.
Otostopla yoluna devam eden Jack, arabası bozulmuş sarhoş bir kadına yardım eder. Kadının 8 yaşında bir kızı vardır. Kanada sınırını geçmek üzere yol alan bir adam tarafından arabaya alınırlar ve biraz ileride polis kontrolü ile karşılarşırlar.
Jack’in gelgitlerle dolu hafızasındaki son görüntüler bunlardır. Kendine geldiğinde bir akıl hastanesine hapsedildiğini fark eden genç adam, bir polis memurunu öldürmekle suçlanmaktadır. Olayla ilgili hiçbir şey hatırlamayan Jack, kendisine deneysel ilaçlar verip işi daha da çıkılmaz hale getiren Dr. Becker’ın hastasıdır.
Düşle gerçek arasında gidip gelen adam, Jackie adında bir kızla tanıştığını hatta bir geceyi onun evinde geçirdiğini hatırlar. Kurtuluşu bu genç kadının ellerinde midir, yoksa düşlerindeki gibi dört gün sonra ölecek midir?
Etiketler: Dram, Gerilim, Gizem, Psikolojik 0 yorum
Sararmış bir not defterinden anlatılan ve yıllar önceden kopup gelen bir aşk hikayesi. 40'lı yıllarda ABD, Kuzey Karolayna'daki sahil kasabası Seabrook'a genç bir kız gelir. Ailesiyle geçireceği sakin bir yazı hayal eden Allie bir karnavalda tanıştığı Noah'la yakınlaşır. Noah kızı gördüğü anda hayatını birleştirmesi gereken insan olduğunu anlar.
Genç kız zengin bir ailen geldiği ve delikanlı da değirmende çalışan bir işçi olduğu halde geleceği hiç düşünmeden rüya gibi bir yaz geçirirler ve iyice aşık olurlar. II. Dünya Savaşı'nın kızıştığı bir dönemde hayat, aşıkları ayırıverir. Sevdiği kızı aklından hiç çıkarmamış olan Noah savaştan döner. Oysa Allie gönüllü olarak çalıştığı bir askeri hastanede tanıştığı Lon ile evlenmek üzeredir.
Maggie O'Connor'ın (Kim Basinger) pratik yaşamında şeytanlar, iblisler, hayaletler gibi kavramlara, kısacası doğaüstü şeylere pek yer yoktur. Onun yaşamı New York'ta son derece yoğun bir hastanede geçmektedir. Orada hemşirelik yapan Maggie bir gün inatçı kızkardeşi Jenna'yı (Angela Bettis) yağmurlu bir Noel akşamında kapısının eşiğinde görür. Jenna'nın yanında Cody (Holliston Coleman) isimli otistik bir çocuk vardır. Cody'yi alan Maggie onu çok sever ve üstelik ona çok da bağlanır. Aradan 6 yıl geçer. İkisi birbirlerine çok alışmışken Jenna aniden yine Maggie'nin yaşamına girer. Üstelik bu kez yanında gizemli kocası Eric Stark (Rufus Sewell) da vardır. Ve Eric bir ara fırsatını bulup Cody'yi kaçırır. Maggie çocuğun kendisinin olduğuna dair hiçbir yasal dayanağı olmamasına rağmen gizemli vakalarla uğraşan FBI ajanı John Travis'in (Jimmy Smits) ilgisini çeker. Çünkü kaçırılan Cody'nin doğumgünü, hâlâ kayıp olan başka çocukların doğumgünüyle aynıdır.
Vasat bir oyuncu olan Joe, bir film yıldızı olarak şöhret ve iyi geleceğe kavuşmak için büyük şehre gelir. Malesef burada alabildiği tek iş yılın en büyük filmi olan “The Eternal Flame” de figüranlık olur. Başrol oyuncusu Katherine Arena ile romantik bir ilişki yaşamayı hayal eder ama sette kendisi gibi figüranlık yapan Danny, Simon, Claudia, Kylie ve eskiden ünlü bir çocuk yıldız olan şimdiyse umutsuzca kariyerini bir film tanıtımı hazırlayarak yapımcıların ilgisini çekmeye adayan Curtis’den başkasıyla tanışamaz. Curtis bu tanıtım için borç aldığı parayı başkasına borç vermiş ve peşine bizim figüranıda takarak karanlık bir dünyaya adım atmıştır.